9 Haziran 2016 Perşembe

İçimdeki ses susmak bilmiyor!

Bazen anlamak, satır aralarını okumak insanı o kadar yoruyor ki! Günlerdir içimdeki öteki benle konuşup duruyorum. Daha doğrusu ben istemiyorum, o ısrarla bana herşeyi gösteriyor. İncir çekirdeğini doldurmayacak saçma dedikodular yüzünden yıllarca küs olan ve cenaze nedeniyle birbirlerine sarılan bir baba kızı gösteriyor mesela. “Bak” diyor, “Cenaze kalksın, yine küsmeye devam edecekler” diyor. Sonra yüneticisine yalakalık yapan salak mı salak bir çalışanı gösteriyor: “Bak” diyor, “Yönetici arkasını dönünce nasıl da atıp tutmaya başlayacak!” Sonra parti başkanı değiştikçe eğilme açısını yeni başkana doğru çeviren vekilleri gösteriyor: “Bak” diyor, “Bu başkan düne kadar mükemmeldi, bak alaşağı edilince yüzüne bakan kalmadı” diyor. Bir sürü birilerini gösteriyor, biraz o taraftan biraz bu taraftan, hiçbiri ile hemhal olamıyorum ne yalan söyleyeyim, sadece yoruyor bütün bunlar beni.

Bana ne, ne yaparlarsa yapsınlar, kafaları yok mu onların, kafalarını kullansınlar” diyorum, “yeter artık, anlatma böyle şeyleri” diyorum, “duyarsız mısın?” diyor. “Evet duyarsızım, hatta bu saatten sonra en bi öz bi duyarsızım, ne yapabilirsin ki” diyorum. Susuyormuş gibi yapıyor da susmuyor yine de...



Böyle film seyreder gibi seyrediyorum olan biteni. Dün akşam mesela şaşırdım televizyonda görünce. Milli Takım bir Avrupa turnuvası mı bir şeye katılıyormuş bu sene. Dakikalarca süren Fatih Terim'li bir reklam çekmişler. Adam başarılı, gerçekten başarılı. Yani ne yapıp edip bir şekilde başarıyor. Böyle insanlar var, kendini işine adamış, başarıya doymayan, bütün dünyayı yönetmeye çalışan birileri var. Hemen hemen hepsinde aynı çakmak çakmak bakışları görüyorum; duygusu olmayan, birbirine benzeyen, ürkütücü bakışlar! İktidarın başındakiyle ana muhalefetin başındaki aynı gözlerle bakıyor mesela. Üvey annenin sahte bakışı neyse, Fatih Terim'de de o bakış var! Ben hiçbirinin gözüne bakamıyorum. Bu kadar başarı hırsı ile dolu olan, bu kadar egosu yüksek olan insanlar beni ürkütüyor.

İçimdeki ses hiç durmuyor, konuşuyor da konuşuyor. İşaret ettiği şeylerin bazılarına çok üzülüyorum, mesela her gün terör var artık bu güzel ülkede. Ölenler için birileri “şehit olmak çok güzel bir şey” diyor ve binlerce korumayla zırhlı araçlarla gezmeye devam ediyor. Öte yandan devletin parası bitmiş, bütün çalışanlardan her ay 100'er lira kesecekmiş güya bir şey sigortası için, derdi fon toplamak! Almanya ile ilişkiler kopma noktasına gelmiş, “bak bak” diyor, “Rusya ile aramız bozuldu, turizm ve bavul ticareti göçtü, şimdi de Almanya ile bozulacak, tekstil hepten bitecek” diyor. “Ne yapabilirim” diyorum, “demokrasi böyle bir şey” diyorum. Yine de durmuyor, “Geçen gün İsviçre'de referandum oldu, konu çalışsın çalışmasın herkese 2500 dolar garanti maaş verilsin mi konusuydu, %78 oranında hayır oyu çıktı. İsviçreliler bu maaş yüzünden tembellik oluşur, hem çok göçmen gelir, istemiyoruz maaş demişler” diyor. “Demokrasi” işte diyorum, susuyorum.

İçimdeki ses çok fena bu aralar, hem görüyor, hem konuşuyor, hem de sustukça susuyor!


Hayır olsun, güzele evrilsin bütün bunlar...

10 yorum :

  1. İçinizdeki ses hiç susmasın. İçimizde kalan, bastırılan, söyleyemediğimiz, tartışamadığımız öyle çok doğru var ki. Hiç olmazsa arada dışa vuran o sesleri bastırmayalım.
    Bloğunuzun tasarımı çok güzel.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, o sesi bastırmamak, susturmamak gerekir. Bu yazı biraz depressif oldu, ama işte insan bazen böyle oluyor.
      Blog temamın eski olduğunu, değiştirmem gerektiğini söylerler genelde, ben oral olmuyorum gerçi, beğenmenize sevindim.

      Sil
  2. Hoş geldiniz. Son yazınızı okuyalı on gün bile geçmedi ama bana bir ay gibi geldi. Yazılarınızı özledik. Demokrasi konusunu benim içimdeki ses de çok kafasına takmıştı. Bu konuda epey yazdım hatta. Hatta demokrasiye bakış açımın geri kalmış (bırakılmış) ülkeler için Hitler'le paralellik arz etmesi içimdeki sese karşı şüphe duymama neden olmuştu bir ara. Eğitim düzeyi (gerçek manada) yüksek toplumlar için iyi bir yönetim şekildir demokrasi. Bizim gibi toplumlarda diktatörlüğe giden bir araçtır sadece...
    İçinizdeki sesin her zaman özgür olması dileklerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş buldum, teşekkür ederim. Aslında oturduğumda, Ezel Akay söyleşisinde aldığım notları yazmaya başladım, yarım bıraktım. İçimdeki ses bu aralar konsantrasyonumu bozuyor, olur zaman zaman, hayat işte... Teşekkür ederim güzel düşünceleriniz için.
      Demokrasi konusundaki yazılarınızı okumuş ve yazdıklarınıza kesinlikle hak vermiştim, bugün de hak veriyorum. Ama o kadar bezdim ki artık, belki de ruh halimin genel durumundandır bilemiyorum, bir şey olsa diyorum, güneş açsa, karanaval havası olsa, Samsun'a Atam çıksa...

      Sil
  3. Çok doğru, öz oğluna çürük raporu alıp askere gondermeyenler şehitlik mertebesini över olmuş. Sahi var mı gerçekten ? Yoksa sadece fakir avutması mı ?. Ülkenin dertleri bitmez oldu ne komşular belli ne dostlar.Allah sonumuzu hayır etsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet insan bazen benim gibi böyle dipsiz bir kuyuda hissediyor kendini, ne işe adapte olabiliyorsun, ne sanata...
      Gülsen yarım, gülmesen eksik kalıyorsun...
      Umarım bütün bunlar biran önce geçer gider.

      Sil
  4. Duyarsız kalayım yeter artık dedikçe(akıl sağlığını korumak adına) içine çekiyor. Güzel ülkem ne hallerde...
    Bazen teknolojiye dair ne varsa paramparça edip hiçbir şeyden haberim olmasın istiyorum. Ama elden gelen bir şey yok. Çilem var daha, şehitlerimiz, sokaklarda yaşayanlarımız..
    Düşündükçe içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ben de haberleri olabildiğince az dinliyorum artık, nefret dolu konuşmalar yapan politikacıların seslerini hiç duymamaya çalışıyorum, ama yine de etkilenmemek mümkün olmuyor.
      Umarım güneş yine doğar, tıpkı Samsun'dan doğduğu gibi...

      Sil
  5. İçindeki ses susmasın zaten. Ancak sorgulayan insanlar gerçekleri fark edebiliyor. Ama ne yazık ki ülkemiz ve insanımız gün geçtikçe bilinmezliğe sürükleniyor :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kadar ürkütücü ki yaşananlar, hayata pozitif bakabilmek, umudu koruyabilmek için, hakikaten Pollyanna ötesi bir bakış açısı gerekiyor...

      Sevgilerimle

      Sil