4 Haziran 2014 Çarşamba

Kamu spotu mu, gerilim filmi mi?

Ekranda “bu film, depremzedelerin gerçek hikayelerinden esinlenerek hazırlanmıştır” yazısı belirir. Sonrasında da misafir olan genç kız ile evin sahibi genç kadın arasında geçer bu konuşma:


-Banyoya mı girecektin yavrum?
-Hı hı..
-Havlu vereyim mi?
-Sağol teyze, var havlum.
-Geç, kendi banyon gibi kullan yavrum.

Tam da bu anda, verilen mesajı pekiştirmek için araya duygu müziği girer. Genç kız ezilmiş büzülmüştür, ürkek ürkek çevresine bakmaktadır. Kızın yüzünden anlaşılır ki ev sahibi O'na misafir olduğunu fena hissettirmiştir, berbat durumdadır kız. Küçük Emrah filmlerindeki ürkek kız efektinin aynısıdır ekrandan yansıyan. Ne bir eksik, ne bir fazla..

Derken duygusuz, üstten üstten konuşan- kamu spotu insanı- bir kadın sesi devreye girer. Mesajı okuyan bu ses o kadar negatif, o kadar buyurgandır ve o kadar otoriterdir ki; sanki bir yerlerde işaret parmağını sallayarak sizi köşeye sıkıştırmış hissine kapılırsınız; üzerinize üzerinize gelir, bütün enerjinizi bir vantuz gibi sömürür. Şöyle der:

Depremde evi hasar gören pek çok insan, yakınlarına uzun süre misafir olmak zorunda kaldı. Zorunlu deprem sigortanızı yaptırın; zorunlu misafirlikten kurtulun..”
Dask- Doğal Afet Sigortaları Kurumu

Resim yazısı ekle

Bu ve benzeri kamu spotlarını ne zaman görsem hemen o kanalı değiştiriyorum, televizyonun sesini kısıyorum. Gösterdikeri felaket tabloları bende bilinç uyandırmak bir yana, sadece kaçma-anlatılanları duymama-yok sayma-başkaldırma hissi uyandırıyor.

Tamam deprem sigortası önemli bir şey, iyi de neden insanları yaralayarak, en derin korkularına ve kaygılarına parmak basarak yapıyorsunuz ki bunu? Bizi böyle korkuta korkuta, sindire sindire, gözümüzün içine parmağınızı soka soka , “yapmazsan bak neler olacak görürsün sen!” hışmıyla azarlaya azarlaya nasıl bir toplum haline getirdiniz böyle?

Bilinçlendirmek korkutarak olmaz beyler...

Sen benim gözümün içine parmağını sokacaksın, bana ezik muamelesi yapacaksın, “bak başına böyle şeyler gelir!” diye benim bilinç altıma pis duygu sömürülerini işleyeceksin, insanların yaşadığı duygusal travmaları sigorta parası almak için kullanacaksın, utanmadan bir de buna “gerçek yaşam öyküsü” deyip modelleme yapacaksın, ben de başımı eğip kabulleneceğim öyle mi?

Bu toplum bu muameleyi hak etmiyor!


Eğitimin korkutarak başarıya ulaşmayacağını bilmek için eğitimci olmaya da gerek yok..

Zaten sizin yaptığınız, kusura bakmayın ama işin kolayına kaçmak. Korkutmak için yaz aptal bir senaryo, oynat başarısız oyuncuları, kapkara bir ekrana yaz sloganı, adına da “kamu spotu” de!
Önemli olan, en karamsar konularda bile insanları ürkütmeden, hatta güldürüp eğlendirerek eğitmeyi başarabilmek.

Çok merak ediyorum, bu kamu spotu denen ve çoğu bana göre saçmalıktan ibaret olan diyalogları kimler yazıyor acaba? Yazarken psikologdan, sosyologdan, eğitimciden teorik destek alıyorlar mı?

Hayatımızın bütün alanlarında karşımıza çıkan, adeta bizi kuşatan bu arabesk yaklaşımlardan çok ama çok sıkıldım. Cehaletin bu kadar kol gezmesi bir yana, cahil insanların bağırlara basılıp yüceltilmesi ve bunun adına da “milli irade” denmesi midemi bulandırıyor ayrıca. Dedim ya, bu toplum bunu hak etmiyor.

Modern, eğitilmiş, bilinç düzeyi yükselmiş insanların arasında yaşamak istiyorum. Bu halleriniz bu tavırlarınızla içimi şişiriyorsunuz.

Ya değişin, gelişin biraz; ya da kamunuz da spotunuz da sizin olsun, kamu buysa ben orada yokum!

İçimdeki insan sevgisi gün be gün azalıyorsa, nedeni sizin bu tavırlarınız olabilir mi acaba?

12 yorum :

  1. Sevgili Evde Yazar, siyasi yazmaya karar verdiysen bilmek isterim. Ne hakla mı? Takipçin olmak bende bu hakkı doğuruyor sanırım. Yazdıklarının hiç bir noktasına katılmıyorum. Ben depremden sonra İzmir'e gönderilen insanlardan sadece biriyim. Siyaset yapacaksanız, bu spot üzerinden yapmamalısınız. Yoksa sizin O modernleşmemiş, eğitilmemiş ve bilinç düzeyi yükselmemiş insanlardan ne farkınız kalır?.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba
      Biraz sakin olun, neden bu kadar tepki gösteriyorsunuz…
      Beni takip ediyorsanız biliyorsunuzdur bazen iş hayatına kızar yazarım, bazen sevdiğim bir kitabı anlatırım, bazen yaşadığım güzellikleri, bazen de kötü deneyimleri anlatırım.
      Kamu spotlarından irite oluyorum, bu yazıda da onu anlattım. Dedim ki eğitim korkutarak olmaz. Sigarayı bırakma spotları mesela, o kadar korkutucu ki ben filmden etkilenip sigarayı bırakmak yerine sadece korkuyordum ve daha çok sigara içesim geliyordu o filmleri izlediğimde!
      Deprem deneyimini yoğun olarak yaşadığınız için sanırım olaya duygusal bir tepki gösterdiniz. Ama ben konu ne olursa olsun, korkutarak eğitimin yanlış olduğu tezini savunuyorum, haksız mıyım?
      Siyaset yapmak meselesine gelince.. Politikacı değilim, olmak da istemem; ben sadece zaman zaman hoşlanmadığım uygulamaları –ifade özgürlüğü- hakkımı kullanarak gündeme getiriyorum. Elbette ki her düşünceme katılmak zorunda değilsiniz, ama böyle hem kendinizi hem de beni germenize gerek var mı?
      Hayat bu gereksiz gerilimleri taşıyamaz, gerçekten değmez..
      Benim gibi düşünmüyorsanız direkt bana saldırmayın, bilinç düzeyi düşük insanlar diye ben genel bir ifade kullanmışsam, siz bu ifadeyi bana yönlendirerek benimle kavga başlatıyorsunuz, bunu yapmayın.. Üzülüyorum ben böyle şeylere, bana da yazık..
      Eleştiriler biraz hakkaniyetli olmalı, burası kişisel mütevazı bir blog. Ünlü bir köşe yazarı değilim ki ben, hem onlar da böyle direkt saldırıyı hak etmiyorlar..
      Size saygımdan yorumunuzu yayınladım, bu kadar uzun yanıt yazdım; e ben de azıcık saygıyı hak ettim sanırım..
      Sevgiler..

      Sil
  2. Yıllardır başka türlü bir eğitim yöntemini kabul edemedik ki. Onların bunu yapması bir yana, artık halkta alıştı. Bunları başarılı buluyor, alkışlıyor, "aman ya başımıza gelirse" diyerek yeterince korkak değilmiş gibi daha çok siniyor, çekiliyor kabuğuna.
    Dediğiniz gibi bu arabesk kültür kanımıza işlemiş, çok zor bunların değişmesi çok...
    Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Halka ne verirsen onu alır" derler ya, çok da yanlış değil aslında bu deyim. Verilenler değişsin, bakın nasıl toplumun bakış açılası da değişir. Bu nedenle ben bu durumların değişeceğine olan inancımı koruyorum.
      Sevgiler..

      Sil
  3. ben de o reklamı izleyince aynı şeyleri hisetmiştim. o acıları yaşayan dünya kadar insan var. Bu ne böyle bakın onlardan ibret alın. Sigorta yaptırmadılar da ne oldu der gibi. Dalga geçiyorlar sanki.
    Bence kimsenin sosyologdan psikologdan görüş aldığı yok. Ha eğer alıyorlarsa bile o kişilerde iş yok. Toplumun duygularının, hislerinin,yaşanmışlıklarının, üzüntülerinin, geçmişlerinin sömürülmesinden çok sıkıldım!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yeni bir versiyonu çıkmış şimdi deprem sigortası kamu spotunun. Bir evde kalabalık halde tv seyrediliyor, tv'de de "Van depremi sırasında ücretsiz otobüsler" den bahsediliyor. O arada çocuk " hep haberler hep haberler, sıkıldım artık bu evde çizgi film yok mu" diyor. Bir kadın çocuğun ağzını elleriyle kapatıp çocuğu susturuyor, oradaki herkes birbirine anlamsız bakışlarla bakıyor ve yine aynı iğrenç kamu spotu sesi devreye giriyor.
      Neresinden tutarsanız elinizde kalacak, akıllara zarar bir spot daha..
      Midem bulanıyor bu sığ- bu korkutan- bu anlamsız- bu insanların duygularını sonuna kadar sömüren- bu bu...

      Sil
  4. Ben televizyon izlemiyorum ama dediklerine katılıyorum . Vicdani duygularla yapılacak işler değil bu işler. Emeğine sağlık diyorum efendim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deveye sormuşlar neren doğru diye, deve cevap verememiş hesabı, nereye baksam bir acayiplik görür oldum. Ben mi tuhafım, yaşadığımız zamanlar mı tuhaf bilemedim..

      Sil
    2. Sende bir sorun yok :D Zamanda bir tuaflık var .

      Sil
    3. Gülsek mi ağlasak mı :( :)

      Sil
  5. cehaleti yönetemeyen, eğitemeyen bir toplum cehaletin egemenliğini hak eder.
    çok haklısınız gerçekten kötü hazırlanmışlar o kamu spotları.
    "bu toplum bunu hak etmiyor" kısmına katılamayacağım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu toplum derken bu haldeki toplumu kastetmemiştim aslında, çok haklısınız. İdealize ettiğim, geçmişte Köy Enstitüleri açan, Kemalettin Tuğcu kitaplarının duygu sömürüsü yaptığı gerekçesiyle okullarda tavsiye edilmediği, Cumhuriyet Baloları yapan, bir yerlerde unuttuğumuz, yüzü batıya dönük bir toplum vardı ya, işte O, bütün bu muameleleri hak etmiyor sevgili Shirin...

      Sil