6 Kasım 2013 Çarşamba

Bu devirde öğrenci olmak zor!

 
ogrencilik
kampüs hayatı- fotoğraf alıntıdır..
Gerçekten de bizler üniversiteye giderken şanslıymışız.. YÖK vardı, vize ortalaması 40 olmazsa okuldan direkt atılmak vardı, öğrencilik ile ilgili dertlerimiz elbette vardı ama en azından böylesi baskılar yoktu!

Ege Üniversitesi kampüsünün ortak bir bahçede konuşlanan kız-erkek karışık yurdunda kalıyorduk... İlk 5 bina kız, sonraki 7 bina da erkek yurduydu.. Yemekhanelerimiz de kendi binalarımızın içindeydi.. Ama en azından sınıf arkadaşlarımızla, yurt arkadaşlarımızla binaya giriş saatine kadar bahçede oturabiliyorduk, gitar çalıp şarkı söyleyebiliyorduk, geyik çevirebiliyorduk.. Gülümseyerek anımsadığımız öğrencilik anılarımız, şimdi sakıncalı bulunuyor! Gerçekten de inanamıyorum..

Üniversite hayatı demek, biraz da kampüste vakit geçirmek demektir, sosyalleşmek demektir.. Ege Üniversitesi'nin ve 9 Eylül'ün Bornova'daki fakültelerinde okuyan öğrenciler, Bornova'daki yurtta; Balçova'daki fakültelerinde okuyan öğrenciler ise İnciraltı'ndaki yurtta kalırlardı.. Yani ulaşım sorunumuz yoktu, her yere yürüyerek gidebiliyorduk.. Ama muhafazakar iktidarımız, kız ve erkek öğrencilerin ortak bahçe kullanmasını ahlaka (!) çok aykırı bulduğu için, Bornova'daki yurdu kız, İnciraltı'ndaki yurdu ise erkek yurdu yapmış bildiğim kadarıyla.. Zavallı öğrenciler, saçma sapan bir yol eziyeti çekiyorlar şimdi.. Düşününce ne kadar da mantıksız geliyor kulağa.. Bir kampüs var, o kampüsün içinde yurt da var.. Cinsiyet ayrıştırması nedeniyle siz o yurtta kalamıyorsunuz.. Şehrin bir diğer ucunda,  bahçesinde karşı cinsi göremeyeceğiniz bir yurtta kalmanız uygun görülmüş çünkü!! 
  Başbakan, dün yaptığı konuşmada gururla bahsediyordu..

“ Kız ve erkek öğrenci yurtlarını ayrıştırma sürecimiz hızla devam ediyor”

Bu bir akıl tutulmasıdır, bu yaşanan sürece cidden anlam verebilmek mümkün değildir. Bir lisede, kız ve erkek öğrencilerin yemek saatlerinin ayrıştığını söyleyen bir haber daha okudum dün.. Cidden ülke nereye doğru gidiyor, dehşetle izliyorum bütün bu olan biteni..
Bütün bunların üzerine tuz biber eken söylemse :
Kız erkek karışık evlerde oturan öğrencilerin evlerinde değişik şeyler oluyor” cümlesidir.. Sanki bütün öğrenciler evlerinde fuhuş yapıyormuş, sanki bütün öğrenciler evlerinde molotof kokteyli hazırlıyormuş, sanki bütün öğrenciler sapkınlık içindeymiş gibi hepsini zan altında bırakan bir cümledir hem de..

.....

Hayata cinsellik gözlüğü ile bakarsanız, elbette cinsellikten başka bir şey göremezsiniz..
Gençlere güvenmezseniz, gençleri baskı altına almaya çalışırsınız.. Herkes aynı düşüncede, aynı yaşam tarzında olsun derseniz, toplum mühendisliği yapmaya kalkarsanız, Hitler'den bir farkınız da kalmaz!

5 katlı ilk okul gibi binaları üniversite diye açıyorlar. Bu sözümona üniversitelerin yanında yurt var mı? Yok..
Peki bu öğrenciler nasıl barınacak? Cevap, başlarının çaresine bakacaklar.. Paraları yoksa da cemaatin evlerinde hem beyinleri yıkanacak, hem de bedava kalacaklar..
Bu üniversitelerin eğitim kalitesi nasıldır? Bilen yok.. Hoşlanmadıkları ODTÜ'de okuyan bir öğrenciyle, yeni açılan RTE Üniversitesi'nde okuyan bir öğrencinin aynı seviyede eğitim alacağı söylenebilir mi? Bilinmez ama RTE'den mezun olacakların iş bulması daha garanti artık!!
Vaizin 2655 TL aldığı temmuz 2013'de, üniversite araştırma görevlisi 2484 TL alıyor.. Polis memuru hepsinden daha değerli, 2784 TL alıyor.. Bu adaletsizliği gören var mı? Yok.. Sonra da bizden neden bilim adamı çıkmıyor diye yakınıyorlar... Aslında üniversiteye gitmeye gerek yok ki.. Ne kadar donanımlı olursanız olun, iş bulmak artık mucize çünkü.. Bu devirde ya polis olacaksın, ya da vaiz.. Hem iş garantisi var, hem de yüksek maaş! Uzay bilimleri okuyup da KPSS sınavlarında dirsek çürütmekten evladır neticede..

Hiç girmek istemiyorum aslında günlük politik manevraların girdabına.. Bütün bunlar, daha doğrusu politikanın kendisi  bana cidden çok iğrenç geliyor.. Ama o kadar sinirleniyorum ki, tutamıyorum bazen kendimi..

Güzel günler görmek dileğiyle, siz yine de sevgiyle kalın...




9 yorum :

  1. (Sizi kastetmiyorum)

    AKP öncesi üniversiteler ile şimdikilerin durumlarını (yurtlar dahil) bilipte hala bu iktidara Allah razı olsun iyi kötü -çalışıyorlar- demiyen, ideoloji uğruna akıl tutulması yaşayan öğrencilere gelsin;
    http://www.youtube.com/watch?v=cFvN4f13ke4 (bazı kelimeler hariç tabi :) )

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim fikrim zaten ortada, yeterince açık yazdığımı düşünüyorum.. Tercih yapmak durumunda kalsaydım; çamaşır makinesi olmayan, su ısıtıcısının bile kullanılmasının yasak olduğu eski yurtları, bu günün modern eşyalarla dolu, ama gerek düşünce özgürlüğü anlamında, gerekse yaşam tarzına müdahale anlamında son derece baskıcı olan yurtlarına gerçekten de tercih ederdim:)

      Sil
  2. Hiç bitmez bu tartışma(masal) http://www.youtube.com/watch?v=jLEZE-gOcLQ

    YanıtlaSil
  3. atı alan üküdarı geçti, ne desek boş.... bir söylem vardı zamanında, ve herkese gülünç haksız geliyordu, cidden de saçmaydı ama, gidişatımız o yönde, İranlaşıyoruz! öpüşme yasağı tabelasını başkentte metroya asan zihniyetin ahlak zabıtası koyması da mantıken uyumludur... korktuklarımız yavaş yavaş başımıza geliyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben yine de umutlu olmak istiyorum, bu gidişin bir yerde duracağını düşünmek istiyorum....

      Sil
  4. Gördüğüm için yazmak istedim,
    Bazı üniversitelerin yanında kalacak yurtlar yok. Cemaat evleri var. Tamam bazı cemaat evleri gerçekten işini yapıyor. Ama benim okuduğum yerde öğrencilere ticaret gözüyle bakılıyordu. Senin bu ay bu kadar yemeğin var. Fazlası yok diyorlardı. Sonra paran varsa geçin. Bazılarında ise gerçekten kafa yıkanıyor. Bu kitapları okuyacaksın ve şunları yapacaksın. Benim bildiğim üniversite öğrencisi, tamam, namazını niyazını yerine getirsin. Getirmesin demiyorum. Ama akşama kadar sadece bir adamın hayatını anlatan kitabı okumayı boş olarak değerlendiriyorum ve okuduğum yerde bunu yapıyorlardı.
    Sonunda ben ayrıldım ve yurda çıktım. Eziyetler bitti mi? Hayır, tabi ki de bitmedi. Uzun ve çamurlu yollar, gelmeyen minibüsler, kışın soğuk ve sert rüzgarında yürünülen onca uzun yol. Ancak bir şeyden kurtulmuştum. Değerli zamanımı boş işlere harcamak. Yani internet, yani o boş işe yaramaz uyduruk kitaplar, yani sohbet olarak değerlendirdikleri o şımarıklık anından.
    Yurtta kız ve erkeklerin ayrı blokları vardı ama aynı yerdeydi. Sadece yemek yemeye ve kantine giderken kızlar ve erkekler bir yerde olurdu. Ancak ben yurtta asosyal bir insandım. Pek insanların içine çıkmazdım, konuşmazdım, selam bile vermezdim. Tüm gün etüt denilen dört koca duvar arasında ders çalışırdım. Hani inekler gibi ders çalışmak derler ya. İşte ben de inekler gibi ders çalışırdım.
    Sonunda peki ne oldu? Ben okulumu bitirdim. Cemaat evinde kalanlar sınıfta kaldılar. Yurtta kalanlarda da sınıfta kalanlar oldu. Yurtta kalıp da sınıfta kalanlar genelde, ortalıkta "Ben babayım!" diye bağıran kaba insanlar ve hayattan bihaber yaşayan insanlardan başkaları değildi.
    Son olarak; SORUN KIZ VE ERKEK ÖĞRENCİLERİ AYIRMAKTA DEĞİL, SORUN EĞİTİMDE! ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizin yaşadıklarınız, bu konuya çok da güzel canlı örnek olmuş.. Her ile, hatta ilçeye yüksek okullar açanlar, yurt yapmayarak onları bu cemaat evlerinin kucağına atıyorlar resmen. Siz yine mantıklı davranıp kurtulmuşsunuz, ya kurtulmayanlar?

      Sil
  5. valla bu devirde her şey zor. Zaten bir insan ne kadar AHLAKSIZ İSE o kadar ahlakçılık yaparmış :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim toplum, mehter takımı gibi.. Bir adım ileri, üç adım geri..
      Gelişmiş ülkelerle aramızdaki temel farklılık da bu zaten..

      Sil