5 Şubat 2013 Salı

SEN Mİ GELDİN, WHO IS IT ?

Meşhur klişedir. Kapı çalar,her gün benzer saatlerde kapı çalmaktadır zaten. Her gün benzer saatlerde gelen insan da hep aynıdır çoğunlukla. Kapıyı açar düşünmeden konuşan yurdum insanı,  karşısındakini görür ve nedense her seferinde aynı soruyu sorar:


- Sen mi geldin?

Yanıt, gelen insanın hazırcevaplığına göre değişir:

- Yok bu benim suretim, kendim sonra gelecek.
- Ben ve paltom birlikte geldik.
- Ben geldim, gölgemi geride bıraktım.
-.....
Paranoyak kocaysa kapıdaki, yanıt da biraz nevrotik olur:

- Başkasını mı bekliyordun ?!? 

Soruyu soran yurdum insanı ise verilen cevaplara bir anlam veremez. Azıcık afallar, oysa kendince sevgi gösterisi sunmaktadır karşısındakine.
kapı çalma ritüelinin, her kültürde değişik yanıtı vardır . 
İngilizce'de ise durum biraz daha değişiktir. Kapı çalar, ev sahibi sorar:

- Who is it ? Kendi kendine yorum yapan İngiliz ev sahibi şöyle düşünür mesela: 

- It could be my husband

 "he" değil, "she" değil; "it!" 

 Bu İngilizce de harbiden tuhaf dil. "IT" dedikleri zamiri, cansızlar ve hayvanlar için kullanırlar normalde. Bizdeki "it"in biraz daha kapsamlısı yani. Benim anlamadığımsa kim olduğunu bilmediği kişi kapıyı çalınca İngiliz, neden o kişiyi hayvanlaştırıp yahut da nesneleştirip "it" demeyi uygun bulur?

- Tanımlanamayan bir canlı geldi,ittir o; .ittir gitsin! 

mantığında mıdır acaba? Yoksa gramer kurallarını yazan tarihi şahsiyet, meşhur İngiliz sarkastik mizah anlayışını mı katmıştır olaya, bilinmez.

Benim yorumumsa :

"- Oldu mu şimdi Sarah Yenge, durduk yerde Marc Enişteye "it" dedin, hiç yakıştıramadım" şeklindedir.

Neyse ki bu sözcükler, Sarah Yenge'nin iç konuşmalarıdır, enişte duymaz. Hoş duysa da aldırmaz, çünkü İngilizce böyledir. Marc Enişte de aldırmayacaktır.

 Marc yerine Hüseyin olsa ne olurdu? Süheyla Yenge kapıyı açmadan sorsa mesela: 

- Kim o kapıdaki it?

İşte size cinayet sebebi... Karakolda Hüseyin'e soruyorlar:

- Neden karını öldürdün?
- Bana "it" dedi komserim, vurmayıp da havlasa mıydım? Şerefim var bi yerde...

Bu İngilizler, telefonda da kendilerini "it" olarak tanıtırlar:

- It is Marc speaking...

Adamlar enteresan, kendilerini başlangıçta hayvan gibi ya da eşya gibi tanıtmayı tercih ediyorlar tanımadıkları kişiye. Belki de böylesi daha mantıklı. Bizdeki hanzoların insanmış gibi başlayıp, hayvana dönüşen diyaloglarından daha dürüstçe en azından... Kesin ingilizler, bu ihtimali göze alarak koymuşlardır bu gramer kuralını...

"Karşındaki potansiyel bir hayvan, ona göre dikkat et" mantığı vardır yüzde yüz. Haksız da değiller hani. Herkes potansiyel bir hayvandır çünkü yerine göre.

Hüseyin telefonda kendini tanıtsa mesela:

- Ben Hüseyin ayısı, biraz konuşalım diyom...

Kesin Süheyla sallardı afillisinden bir küfür... Hiç olmazsa kimse kimseyi kandırmamış olurdu değil mi ama. Kısa yoldan psikolojik analiz işte. Süheyla bu konuşmaya şöyle cevap verse:

- Oy ben senin bal tutan barnağına gurban olurum, Hüseyin'im, heybetli ayım benim...

Al sana ruh ikizini bulma durumu. Mutlu son!

Aynı dünyada, aynı olaya farklı bakabilmek ne enteresan değil mi... 

Şimdi sizin kapınız çalınsa mesela:

- tık tık tık
- knock knock knock

Cevabınız ne olurdu ?




4 yorum :

  1. çok iyiymiş.sarkastik ingiliz mizahı;hiç bilmiyordum.:))ıt's could be my husband..:D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bir yerde normal olan, öbüründe mizah oluyor; bir yerde selamlaşma biçimi, öbüründe küfür sayılıyor. Karşılaştırınca da böyle komik durumlar çıkabiliyor:)

      Sil
  2. Çok keyifli bir post olmuş :))))))

    YanıtlaSil